Paragrafta ana düşünce ve paragraf yapısı ve test

Paragraf konusu Kpss Türkçe sorularının yaklaşık %40’ını oluşturmaktadır. Oldukça yüksek olan bu istatistik elbette kpss açısından Türkçe paragrafta anlam sorularının ne derece önemli olduğunu göstermektedir. Sabır isteyen bir konu olan paragrafta anlam konusu genelde memur adaylarını soruların uzun olması, sanat, sanatçı, öykü ya da roman gibi edebi terimlerin bol olması açısından sıkıntıya sokmaktadır. Bunun için yapılacak en önemli şey bolca deneme sınavı ve test sorularını çözmek olacaktır.
Kpss Türkçe paragrafta anlam sorularıyla ilgili her yıl ortalama 13 soru sormaktadır.


Bir parçada, metinde ya da paragrafta anlatılmak istenen asıl düşünceye, verilmek istenen asıl mesaja ana fikir (ana düşünce) denir.
Yazıda birçok fikir bulunabilir. Ama asıl anlatılmak istenen fikir tektir. Ana fikir, kısaca, parçanın bir cümlelik özetidir. Ana fikir bazen parçanın içinde bir cümle halinde verilmiş olabilir. Bu durumda o cümleye ana fikir cümlesi diyebiliriz. Ana fikir parçada cümle halinde verilmemişse parçanın bütününden ana fikri kendimiz çıkarmamız gerekir. Bazı parçalarda birden çok ana fikir var gibi görünebilir. İyi hazırlanmış bir parçada kesinlikle tek ana fikir vardır. İkinci ana fikir dediğiniz ikinci görüş, esas ana fikri desteklemek için vardır.
Ana düşünce Nasıl Belirlenir?
Ana düşünceyi belirlemek, bir sözcüğün cümlede kazandığı anlamı, yaptığı görevi, cümlelerin ilettikleri yargıyı kavramaya bağlıdır.
Ana düşünceyi belirlemede yanılgıya düşmemek için parçayı bütünüyle kavramayı amaçlayarak okumak gerekir.
Parça okunduktan sonra, "Bu parçada yazarın asıl anlatılmak istediği nedir?" sorusuna doğru bir cevap alınırsa, ana düşünce belirlenmiş olur.
Ana Düşünce Cümlesinin Yeri
Ana düşünce cümlesi, yazarın amacını belirleyen cümledir. Paragrafta anlatılan her şeye bu cümle yön verir. Ana düşünce cümlesi yazarın tutumuna bağlı olarak paragrafın başında, ortasında ya da sonunda bulunabilir. Kimi paragraflarda ise ana düşünce somut olarak paragrafın herhangi bir yerinde görülmez; paragrafın tümüne sindirilmiş olur.

Paragrafta Yapı

Bir anlatım birimi olan paragrafın kendine özgü bir yapısı vardır. Bu yapı, aynı anlam etrafında toplanmış, biçimce de birbirine bağlanan cümlelerden meydana gelir. Demek ki paragrafın yapısını belirleyen temel öğe, cümleler ve bu cümlelerin belli bir plan içinde bir araya getirilmesidir. Ancak bu yapıda önemli olan, cümlelerin sayısından çok, aynı anlamı ifade etmesi, aynı düşünceyi işlemesidir.
İyi bir paragrafta her cümle kendinden önceki cümlenin devamı, kendinden sonraki cümlenin ise hazırlayıcıdır. Bu da cümleler arasındaki dil ve anlatım ilişkisini ortaya koymaktadır. Çünkü bu olmadan cümleler arasında ilgi oluşturulamaz. Her cümle, kendi içinde taşıdığı anlamı ve paragrafta yüklendiği anlam ve göreviyle paragraftaki düşünceyi belirgin bir şekilde ortaya koyar.
Paragrafın Bölümleri
Hikâye, deneme gibi yazıların giriş, gelişme, sonuç bölümleri olduğu gibi paragrafın da vardır.
a. Paragrafın giriş bölümü: Giriş cümlesi, paragrafın ilk cümlesidir. Giriş bölümü bir ya da birkaç cümleden meydana gelebilir. Bu bölümde paragrafta işlenecek konu belirtilir. Aynı zamanda paragrafa başlangıç ifade eden bu bölüm, bağımsız cümle özelliği gösterir. Kendisinden sonraki cümleler, hem dil hem de düşünce bakımından bu cümleyle ilgilidir.
Genel bir yargı özelliği taşıyan giriş bölümü genellikle bir cümleden oluşur. Giriş cümlelerinde bu cümleyi önceki cümleye bağlayan “bağlayıcı öğeler” bulunmaz. Bu bağlayıcı öğeler arasında “şöyle ki, halbuki, kısacası, ama, fakat, oysa, bundan dolayı, yine de, bu nedenle, ne var ki, bunun için…” sayılabilir.
“Bazı yazarlar, yazdıklarını anlayabilmek için okurların çaba harcamasını isterler.” cümlesi bir parçanın giriş cümlesi olabilir. Çünkü bu cümle bir düşüncenin devamı özelliği taşımamaktadır. Bir düşünceyi başlatan, bir konuya giriş yapan bir cümle özelliğini göstermektedir. Bu cümlede ele alınan düşünce devam ettirilebilir.
“Bence bu, kendini beğenmişliktir.” cümlesi ise giriş cümlesi özelliği taşımaz. Çünkü bu cümle, yukarıda verdiğimiz cümlenin devamı niteliğindedir. “Bence bu” ifadesi bağlayıcı sözdür. Bu cümleyi kendinden önceki cümleye bağlamakta, onun devamı özelliğini taşıdığını göstermektedir. Bu cümlede yazar, “yazdıklarını anlayabilmek için okurların çaba harcamalarını” isteyen yazarların bencil olduğunu belirtmiştir.
b. Paragrafın gelişme bölümü: Bu bölüm, bağımsız bir cümle özelliğinden çok, kendinden önceki düşüncenin devamı özelliğini taşımaktadır. Çünkü gelişme paragrafında girişte verilen duygu ya da düşünce daha anlaşılır hâle getirilir. Bu yapılırken anlatım tekniklerinden ve düşünceyi geliştirme yollarından da yararlanılır. Bu bölümü oluşturan cümleler, anlam, dil ve anlatım bakımından hem kendinden önceki hem de kendinden sonraki cümlelerle ilgilidir.
c. Paragrafın sonuç bölümü: Paragrafta anlatılan düşünce ile ilgili son sözün söylendiği bölümdür. Bu bölümde ana düşünce verilebilir ya da parçada işlenen düşünceler özetlenebilir. Özetlendiği ve bir sonuca gidildiği için de bu bölümde yer yer “öyleyse, sonuç olarak, kısacası, demek ki, yani, böylece…” gibi özet niteliği taşıyan bağlayıcı sözlere yer verilebilir.
(I)Sanat, toplumdaki sayısız iletişim yollarından biridir. (II)Sanat eseri konuşursa, konuşurken de bir dünya koyarsa ortaya, bunu hiç kuşkusuz birileri için yapar. Sanatta güzellik, sanatçının, gerçeğin örtüsünü kaldırarak düşsel bir dünyayı bir biçim aracılığıyla görünür hâle getirmesinden doğar. (III)Böylece sanat eseri de görünür kıldığı şeyin birilerince algılanmasıyla işlevini yerine getirmiş olur.
Bu paragraf, “Edebiyat sanatı, toplumdaki sayısız iletişim yollarından biridir.” cümlesi ile başlamıştır. Bu cümle paragrafın giriş cümlesidir. Bu cümle ile konuya giriş yapılmıştır. Burada edebiyatın bir iletişim yolu olduğundan söz edilmiştir.
II numaralı bölüm ise paragrafın gelişme bölümüdür. Burada giriş cümlesinde verilen konu açıklanmış, daha anlaşılır hâle getirilmiştir. Son cümle ise paragrafın sonuç bölümüdür. Yazar burada “böylece” ifadesiyle bir sonuca gitmiş, düşüncelerini özetlemiştir. Yazar, giriş, gelişme ve sonuç bölümlerinden hareketle bu paragrafta “Sanat eserlerinin birilerine seslenmek için var olduğunu” anlatmıştır.
Cimrilerin paraya düşkünlüğünde, temiz, katıksız bir sevginin niteliklerini görmüşümdür hep. Neden derseniz cimriler paranın yalnızca acısını çekerler, Moliere’in eserindeki Harpogan gibi sağlayacağı iyiliklere, mutluluklara boş verirler. Cimriler zengin olmak için değil paraya olan sevgilerini tatmin etmek için para biriktirir. Para kazanmayı amaç edinen kişi ile cimri arasındaki ayrım buradadır. Kısacası cimri kişilerde her zaman aracın gücü, amacın değerini aşmaktadır.
İlk cümleyle paragrafa giriş yapılmış, daha sonra bir örnekten de hareketle giriş cümlesinde verilen düşünce daha anlaşılır hâle getirilmiştir. Son cümlede ise paragrafta anlatılanlar özetlenmiş, bu sözlerle esas düşünce verilmiştir: “Kısacası cimri kişilerde her zaman aracın gücü, amacın değerini aşmaktadır.” Yazar, parçada “cimrilerin sadece biriktirmek için para biriktirdiği” düşüncesini anlatmıştır.
Düşüncenin Akışın Bozan Cümle
Her paragrafta bir konu işlenir. Farklı düşünceler ya da düşüncenin farklı bir yönü, farklı paragraflarda ele alınır. Akışı bozan cümlelerle ilgili sorularda paragrafın anlam bütünlüğüne uymayan, paragrafta işlenen düşüncelerin dışında bir düşünceye yer verilir. Paragrafta işlenen düşünce bütünlüğüne uymayan bu cümleler düşüncenin akışını bozar.
İyi Bir Paragrafın Özellikleri
Paragraf duygu, düşünce, olay ya da durumların anlatıldığı bir metindir. Bu metinle yazarın amacı, okura bir mesaj iletmektir. Okura iletilen bu mesajın etkili ve okunabilir olması, güzel bir anlatımın kullanılması gerekir. Bunun için de yazarın “duruluk, açıklık, akıcılık, yalınlık ve tutarlılık” gibi bazı özelliklere dikkat etmesi gerekir.
Duruluk: Duruluk, paragrafta gereksiz ifadelere yer verilmemesidir. Durulukta, düşünceler olabildiğince az sözcükle anlatılarak cümleler gereksiz yere uzatılmaz. Süs ve özentiden kaçınılır, bağlayıcı öğeler titiz bir şekilde kullanılır, edat ve bağlaçlar yerli yerinde kullanılır, aynı anlama gelen sözcükler yan yana kullanılmaz.
Açıklık: Açıklık, paragrafın kolay anlaşılmasıdır. Paragrafı oluşturan cümlelerin hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde anlaşılır olması açıklığın gereğidir. Bunun için parçada okurun anlamını bilmediği yabancı sözcüklere yer verilmemeli, terim kullanıldığında bu terim açıklanmalıdır. Açık anlatım sözcüklerin ve deyimlerin yerinde, anlamına uygun kullanılması ve noktalama işaretlerinin doğru kullanılmasıyla sağlanır.
Akıcılık: Akıcılık, bir metnin kolay ve istekli bir şekilde okunmasıdır. Bunun için de okurken kulağa hoş gelmeyen ses ya da sözcükler kullanılmamalı, duygular tutarlı bir şekilde sıralanmalıdır. Sözcük ve cümlelerin dizilişindeki akıcılık, metnin kolay bir şekilde ve istekle okunmasını sağlayacaktır.
Yalınlık: Yalınlık, düşünceleri gereksiz süslemelerden, özentili ifadelerden ve basmakalıp söyleyişlerden uzak bir şekilde anlatmadır. Yalın bir anlatımda ifadeler dallandırılıp budaklandırılmaz, gereksiz tekrarlara düşülmez.
Tutarlılık: Tutarlılık, düşüncelerin aralarında herhangi bir çelişki olmadan, birbirine uyumlu bir şekilde anlatılmasıdır. İyi bir anlatımda paragrafı oluşturan cümleler birbirini desteklemeli, düşünceyi anlaşılır hâle getirmelidir.

Paragrafta Ana Düşünce Test

1.      
Karıncanın biri susuzluğunu gidermek için bir pınarın başına gelir. Tam su içecekken düşer ve suda sürüklenmeye başlar. Onu gören bir kumru, yanındaki ağaç dalını suya atar. Karın­ca dalıüzerine çıkar ve o dal karıncayıboğul­madan karaya atar. Kısa bir süre sonra bir kuş avcısı gelir, ağ atarak kumruyu yakalamak üze­reyken karınca olanca gücüyle avcının topuğu­nu ısırır. Avcı, acıyla bağırır ve elinden ağı dü­şürür. Avcının sesini duyan kumru, tehlikede ol­duğunu anlar ve kaçarak kurtulur.
Bu paragrafta anlatılmak istenen aşağıdaki­lerden hangisidir?
A)     İyi dostun attığı taş baş yarmaz.
B)     İyi insan, sözünüüstüne gelir.
C)    İyilik eden, iyilik bulur.
D)  İyiliğe iyilik her kişinin kârı, kötülüğe iyilik er kişinin kârı.
E)     İyilik yap, denize at, balık bilmezse Hâlık bilir. 
2.      
Şair, devamlı bir araştırma ve deneme içerisin­de olan, mısralarındaki duygu, düşünce ve ha­yallerin nasıl daha etkileyici anlatılabileceği en­dişesi içinde hareket eden adamdır. Unutmaya­lım ki, Türk edebiyatı içinde şair diye tanınmış ve şiirleriyle hafızamızda yer etmiş sanatçılar­dan hiçbirisi kendisini tam olarak "şair" kabul et­memiştir. Sanatın ne olduğunu anlamış, onu özümsemiş ve doğasını öğrenmiş bir sanatkâr için, "Ben şairim." diyebilmek cesaret ister. Yukarıdaki parçada aşağıdakilerden hangisi vurgulanmak istenmiştir?
A)     Günümüzde şairlerin bir araştırma içerisin­de olmadığı
B)     Kendisini sürekli yenilemeyen şairin kalıcı olamayacağı
C)    Bugün herkesin çok kolay şair sayıldığı
D)    Gerçek şairlerin eskisi gibi yetişmediği
E)  Şairlik için sürekli bir çalışmanın ve yenilen­menin gerekliliği 
3.      
Böylece gidiyoruz işte
Kaderin çizdiği yoldan
Ne yapsak ve etsek nafile
Yaşayıp gidiyoruz işte
Kör topal
Bu dizelerin yazarı için aşağıdakilerden han­gisi söylenebilir?
Yaşamın zorluklarla dolu olduğunu düşünür.
Sıkıntılara  katlanacak cesareti  kendinde bulamaz.
Çevresindeki insanlara kırgındır.
Zamanı tüm dertlerin ilacı olarak görür.
Hiçbir şeyi değiştiremeyeceğine inanır. 
4.      
Her milletin genel karakter çizgileri vardır. Ya­zık ki son zamanlarda biz Türklerin karakter çiz­gileri de siliniyor, değişiyor, dağılıyor. Ne za­mandır bilinmez, artık kendimizle eşit konumda olan bir kardeşimizin olduğunu istememekte di­renip durmayı âdet edindik. Tanısın ya da tanı­masın, yüzünde hüzün gördüğü insana yakla­şıp "Senin bir sıkıntın var galiba arkadaş, ister­sen paylaşalım, belki yardımım dokunur!" diyen yüce gönüllükuşaklar gitti, yerine "Benim bir sı­kıntım var!" diyerek onurunu zedelemek paha­sına kapımıza gelen kişiye "Bu senin proble­min; beni ilgilendirmiyor." diyebilecek kadar it­hal nesiller geldi.
Yukarıdaki  parçada yazar aşağıdakilerin hangisinden yakınmaktadır?

A)     Nesiller arası kültürel çatışmadan
B)     İnsanların birbirini anlayamamasından
C)    Toplumun paylaşma duygusundan uzaklaş­masından
D)    Eski değerlerimize saygı gösterilmemesinden
E)    Toplumdaki sorunlarıçoğalmasından
5.
Ülkemizde geçen yıl, arkada bıraktığımız hiçbir yılla mukayese edilemeyecek kadar roman ya­yımlandığı, gazetelerde yer aldı. Romanın kül­tür hayatımızda ciddi bir yer edinmesi sevindiri­cidir; çünkü roman insanı en çok etkileyen sa­nat türüdür. Ama bu sanat türünün etkisi, kale­me alanın onu tanımasına bağlıdır, aksi takdir­de yazdığı roman reklamla veya bazı gayretler­le satılır. Okunup okunmadığı şüpheli olan böy­le kitaplar, okunsalar bile etkili olamazlar. Çün­kü romanın yazarı onun ne anlama geldiğini an­lamaktan çok uzaktır.
Parçaya göre günümüzde romanın etkileyici olamamasıaşağıdakilerin hangisinden kay­naklanmaktadır?
A)     Reklam aracı olarak kullanılmasından
B)     İnsanların fikirlerini önemsememesinden
C)    Ticari bir meta olarak görülmesinden
D)    Yazarın romanıözelliklerini tam bilmeme­sinden
E)     Toplumun sorunlarını yansıtmamasından 
6.
Gazeteci olmak isteyen, doğru zamanda hare­ket eder; işin pratiğinden de yetişerek yoluna devam ederse, iyi bir gazeteci olur. Kaldı ki ga­zetecilik okullarının içinde bulunduğu durumu da tartışmak gerekir. Mezun olan arkadaşların bir­çoğu hâlâ doğru dürüst haber yazmayı bilmiyor. Okullarda medya tarihi bol bol okutulur, karşı de­ğilim; ama bu işin de bir de pratiği var.
Bu paragraf aşağıdaki sorulardan hangisine verilmiş bir yanıttır?
A)     Herkes gazeteci olabilir mi?
B)     Gazeteci olmak için eğitimini almak yeterli midir?
C)    İyi bir gazeteci olmak için ne yapmalıyız?
D)    Gazetecilik de gözde meslekler arasında mıdır?
E)     İyi bir gazeteci daha çok hangi kesime hi­tap etmelidir? 
7.
Düşünce ve sanat adamları sözleri ve yazılarıy­la dile değer kazandırırlar. Bu işi, dile yenilikler getirmekten çok onu bükmek, imkânlarını çğaltmak, dilin gücünü artırmak yoluyla yaparlar. Yeni kelimeler getirmezler. Onlarızenginleştirir, anlamlarını ve kullanımlarını sağlamlaştırır, derin­leştirirler; onlara alışılmamış bir tat verirler; ama bunu da her şeyi düşünerek ustaca yaparlar.
Bu parçada asıl vurgulanmak istenen dü­şünce aşağıdakilerden hangisidir?

A)     Dile önem verenler, sadece düşünce ve sa­nat adamlarıdır.
B)     Sanat adamları dile yeni kelimeler getir­mezler.
C)    Dili kullanmak için onun kurallarını iyi bil­mek gerekir.
D)    Dile değer kazandırmak onu kendisiyle bes­lemekle olur; dile yeni kelimeler getirmekle değil.
E)  Dili zenginleştirmek, dil adına yapılabilecek en güzel olgudur. 
8.
Bir gün postanede mektup göndermek için sıra­mı bekliyordum. Birdenbire aklıma hep aynı şeyleri yapmaktan bıkmış, yorulmuş, bu yüz­den bekleyenlere pek de sempati duymayan memura kendimi sevdirmek geldi. Bunun yolu pek basitti. Sıra bana geldiğinde mektubumu verirken şöyle dedim: "Ah saçlarınız bende ol­malıydı!" Başını kaldırıp güldü: "Siz onlarıeski­den görecektiniz, zaman hepimizi yıpratıyor." dedi. Fakat saçlarınışimdi de çok güzel de­dim. Bir süre sohbet ettik.
Bu parçada vurgulanmak istenen aşağıdaki­lerden hangisidir?

A)     Duygusal insanlar, güzel sözden çok etkilenir.
B)     Beğenilmek, ödüllendirilmek herkesin ho­şuna gider.
C)    Sempati ve ilgi herkese gösterilmemelidir.
D)    Güzel yaklaşımlar, karşısındakinin bize olan davranışınıetkiler.
E)     Bazı insanlar, süslü sözlere çabuk aldanır.
 9.
"Nasılsın?" dedim, "Sorma be hemşerim." dedi. "Gücüm olsa pilimi pırtımıtoplar, Toros yayla­larına kadar dişimi sıkar, karşılaştığım ilk çoba­nıönünde yere devrilirdim. Gençken memle­kette bir yayla damında tavan kirişi olmayıha­yal ederdim. Bilmiyorsun, gövdem çürüdü be­nim, içim bomboş. Bu zalim gurbet, bu kalleş ik­lim, bu sersemletici sıcak, kavurucu deniz rüz­gârları tez vakitte iflahımı kesti. Artık benden ne tavan kirişi olur, ne hamur teknesi. Yeter ki ısıt­mak için çalı çırpı niyetine yanmaya, sobalığa bile razıyım; yalnız gurbet elde ayakta ölmek ağırıma gidiyor." dedi.
Bu  parçada  konuşan  kişi  aşağıdakilerin hangisinden yakınmaktadır?
A)     Memleketten ve iklimden
B)     Toroslardan ve rüzgârlardan
C)    Gurbetten ve iklimden
D)    Çobanlardan ve hastalıktan
E)     Çalışmaktan ve sıcaktan 
10.
Metro istasyonunun merdivenlerinden çıkarken koltuk değneklerine yaslanmış, merdivenleri tır­manmaya çalışan özürlü otuz  kırk çocuk gör­düm. Kahkahalar atarak birbirleri ile şakalaşı­yorlardı. Neşelerine hayret edip başlarındaki adama sebebini sordum. Bana şöyle dedi: "Bir çocuk ömür boyu sakat kalacağını anladığında önce şok geçirir. Sonra bu gerçeğe boyun eğer ve sakat olmayan çocuklardan daha neşeli ve mutlu olur. Onlar koltuk değneği ile yürüyeme­yenlerin olduğunu da biliyorlar. Onlar ayaklarını kaybettiler; ama kendilerinde daha ne kadar çok önemli şeyler bulunduğunun farkına vardılar. Bu parçadan aşağıdaki yargılardan hangisi çıkarılabilir?
A)  Kendinden daha kötü durumda olanların varlığını düşünen mutlu olur.
B)     Güler yüzlü insanlar daima mutlu olur.
C)    Hayatın her döneminde mutlu olmak müm­kündür.
D)    Mutlu olmanın tek şartı sağlıklı olmak değildir.
E)     Eşit şartlar sağlanırsa bütün insanlar mutlu olur. 
11.    
Sigara bağımlılığının fiziksel yönünün yanı sıra, asıl beynimizde oluşan alışkanlık yönü vardır. Sık sık tekrar edilen her eylem zamanla, beyni­mizde alışkanlık yapar. Genelde alışkanlıklar hayatımızı sürdürmemiz için çok önemlidir. Yü­rümek, okumak, yazmak, yüzmek, araba kul­lanmak; tekrar yapa yapa kazandığımız faydalı alışkanlıklardır. Bir de sigara gibi kötüalışkan­lıklar vardır ki, bunlara da tekrar edilerek bula­şılır.
Yukarıdaki paragrafta sigara ile ilgili olarak vurgulanmak istenen aşağıdakilerden han­gisidir?
A)     Sigara kulanımı bizde zamanla unutkanlık yapar.
B)     Sigara ile diğer alışkanlıklar arasında çeşit­li farklılıklar vardır.
C)  Sigara bağımlılığı sık sık tekrar edilen ey­lemlerin sonucunda elde edilen alışkanlık­lardan biridir.
D)  İnsan sigara alışkanlığından kurtulmak isti­yorsa onu hatırlatacak nesne ve eylemler­den kaçınmalıdır.
E)     Sigara, insanın sadece ruhunu olumsuz yönde etkileyen bir alışkanlıktır. 
12.     
Eğitimi alınmadan veya bir iş iyice öğrenilme­den ortaya çıkan eserin güzel olması, tesadüf­lere bağlıdır. Şiirde anlatılan kadar, anlattıkları­mızın mısralara dökülürken etkileyici bir üslup­la birleştirilmesi önemlidir. Şiir basit bir sanat dalı değildir çünküŞiir, sanıldığı gibi basit bir sanat dalıolsaydı; günümüzde ya da her devir­de sayılamayacak kadar çok şairin yetişmesi ve hepsinin de çağımızda meşhur bir şair olarak okunuyor olmasılazım gelmez miydi? Oysaki, şair diye anılanların azlığı ile yaşadığı devirde şair diye tanınanlarıçokluğu arasında ters bir orantı vardır.
Yukarıdaki parçadan çıkarılabilecek en kap­samlı yargıaşağıdakilerden hangisidir?
A)     Günümüzde tesadüflere bağlı olarak ortaya çıkan pek çok şair vardır.
B)     Şiirde önemli olan içerik değil biçimdir.
C)    Çok sayıda şairin olması onların gerçek bi­rer şair olduğunu göstermez.
D)    Şiir, basit bir sanat dalı olmayıp emek ve uğraşı isteyen bir edebi türdür.
E)    Her şair, şiirde biçim ve içerik uyumunu gö­zetmelidir.
13.    
Lisede yatılı okuduğum yıllarda hafta sonları trenle memleketime dönerken Süreyya Paşİstasyonu'nu kaçırmamaya dikkat ederdim. Çünkü eskiden denize paralel uzanan demiryo­lu Süreyya Paşa Plajı'nın yanından geçerdi. Plajı çevreleyen üstü kabartma resimli duvarla­ra bakmaktan çok hoşlanırdım o yıllarda. Bir gün o duvarlar söküldü, demiryolu ile sahilin arasına geniş bir sahil yolu girdi. Hayatımızı renklendiren küçüşeylerin yok olacağını ilk kez o duvarın boşluğunu hissedince anladım. Geçmişimizi oluşturan o dikkate değmez, önemsiz, alelade şeyler bir aradayken ne kadar da anlamlıymış.
Bu parçada yazarın asıl anlatmak istediği aşağıdakilerden hangisidir?
A) Modernleşmeyle birlikte bazı doğal güzel­likleri de yitirmekteyiz.
B)  Bize çok değerliymiş gibi görünmeyen şey­lerin önemini onlarıyitirince daha iyi anlarız.
C) İnsan geçmişin değerini, önemini ancak be­lirli bir yaşa gelince kavrayabilir.
D)  Büyüşehirlerdeki çevre sorunları gün geç­tikççoğalıyor.
E)  Yeni yapılan sahil yolu yüzünden şehrimi­zin tarihi dokusu bozuldu. 
14.    
İki türlü anne vardır: Birincisi gelenekçi anneler, ikincisi modern annelerdir. Gelenekçi anneler de ikiye ayrılır: Gelenekçi iyi anneler ve gele­nekçi kötüanneler. Gelenekçi iyi anne, çocu­ğun çocukluğun ne demek olduğunu bir tür iç­güdü ile bilir, çocuğunu uzaktan gözetler, rahat­sız etmez, çok terlediğini fark edince usulca ge­lip sırtına tülbent veya havlu koyar. Gelenekçi iyi annelerin gözleri çocuklarınıüstünde olur; ama bunu onlara belli etmezler.
Bu parçaya göre gelenekçi iyi annenin en belirgin özelliği aşağıdakilerden hangisidir?
A)     Çocuğun hareket alanını kısıtlamadan onu kollamak
B)     Belirli bir disiplin anlayışına göre çocukları yetiştirmek
C)    Her an çocuğun yanında olup onu yönlen­dirmek
D)    Her an çocuğa yanında olduğunu hissettirip onu etkilemek
E) Ne yaparsa yapsıçocuğa hiçbir müdahe­lede bulunmamak 
15.
Yaşamımın karanlık bir döneminden geçiyo­rum. Birileri bana, bizim istediğimiz gibi yaşayıp kendini mutlu hissetmelisin, diyor. Hayır olmu­yor. Umut istiyorum, umuda ihtiyacım var. İn­san ilişkilerinden memnun değilim; insanlar be­ni anlamıyorlar. İç dünyamı diri tutmak için şiire sığınıyorum.Şiir alıyor beni, sarıp sarmalıyor, onarıyor, direnç katıyor varlığıma. En acıgünle­rimde şiir sayesinde güç kazanıyorum. Böyle söyleyen kişinin kendisiyle ilgili ola­rak anlatmak istediği aşağıdakilerden hangi­sidir?
A)     İnsanların dindiremediği acılarını şiirin te­davi ettiği
B)     İnsanların, özgürlüğünü kısıtlamak istediği
C)    İç dünyasında fırtınalı günler geçirdiği
D)    İnsan ilişkilerinin bir türlü istediği gibi olmadığı
E)     Şiirin insana aşıladığı mutluluğu hiçbir sa­nat türünün veremeyeceği 
16.
"Bana büyük işler gerçekleştirmek olanağını verselerdi, neler yapmaya gücüm olduğunu gösterirdim." deriz. Önce siz kendi hayatınızı düşünmeyi, değiştirmeyi başarabildiniz mi? Ba­şarabildinizse bütün işlerin en büyüğünügör­müş demeksiniz. Kendini göstermek ve iş gör­mek için büyük fırsatlara ihtiyaç yoktur; hangi mevkide olursa olsun, perde arkasında da per­de önünde de insan kendini değiştirmeyi geliş­tirmeyi başarabildi mi önemli sonuçlar elde etti demektir.
Bu parçada anlatılmak istenen aşağıdakiler­den hangisidir?
A)     İnsanın kendisine göstermek için şansa ih­tiyacı vardır.
B) İnsanın mevki sahibi olması için büyük fır­satlar yakalamasışarttır.
C)    İnsan, değişime öncelikle kendi hayatından başlamalıdır.
D)    İnsan, yaşamı boyunca hep ön plana çık­mak istemiştir.
E)    İnsanlar, hep büyüşeylerin peşinden koş­muşlardır.



1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
C
E
E
C
D
C
D
D
C
A
C
D
B
A
A
C


Share:

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Günün Bilgisi

Uluslararası Matematikçiler Birliği tarafından dört yılda bir dağıtılan Leelavati Ödülü’nün sahibi bu yıl Prof. Dr. Ali Nesin oldu.

Uluslararası Matematikçiler Birliği, 4 senede bir yapılan Uluslararası Matematikçiler Kongresi’nde 2, 3 ya da 4 matematikçiye Fields Madalyası veriyor. Kanadalı matematikçi John Charles Fields’in adını taşıyan ödül 1936 yılından itibaren veriliyor ve bilim dünyasında matematiğin Nobel’i olarak biliniyor.

Popüler Konular

Blogger tarafından desteklenmektedir.

Sample Text

Lorem ipsum dolor sit amet, consectetur adipisicing elit, sed do eiusmod tempor incididunt ut labore et dolore magna aliqua. Ut enim ad minim veniam, quis nostrud exercitation test link ullamco laboris nisi ut aliquip ex ea commodo consequat.

Duis aute irure dolor in reprehenderit in voluptate another link velit esse cillum dolore eu fugiat nulla pariatur.

Video

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blog Archive

Categories

Ordered List

  1. Lorem ipsum dolor sit amet, consectetuer adipiscing elit.
  2. Aliquam tincidunt mauris eu risus.
  3. Vestibulum auctor dapibus neque.

Recent Posts

Unordered List

  • Lorem ipsum dolor sit amet, consectetuer adipiscing elit.
  • Aliquam tincidunt mauris eu risus.
  • Vestibulum auctor dapibus neque.

Pages

Theme Support

Need our help to upload or customize this blogger template? Contact me with details about the theme customization you need.